Salı, Ağustos 08, 2006

GEZİ GÖZLEM KOLU





Evde kapalı kalmanın yarattığı depresiflik durumunu dün nadide arkideşim Pass ile kendimizi sokaklara vurarak atlattık. Arada geçen konuşmalar şöyledir;
L-Pass benim hakkaten de içim daralıyor, kendimi çok kötü hissediyom.
P-Benim de. Naapsak dışarı mı çıksak?
L-Çok sıcak, bayılır kalırız bi yerde.
P-Aman sen de kendini kaldırmaya üşeniyosun.
L-Yahu sıcak ama. Neyse tamam çıkalım, saatlerimizi ayarlayalım, 10:26. 11 de çıkıyoz Mısır Çarşısında buluşuyoz.

Eminönü benim çok sevdiğim bi yer, geçen senelerde habire gezmeye oraya giderdim, "çıkalım" diyince de aynen benim gibi hisseden Pass'ın da ilk tercihi orası oldu. Tırım tırım yürüyerek Gülhane'nin önünden yukarılara çıktık, Sultanahmetten Cankurtaran'a indik, ben hiç bilmiyodum orasını. İlkönce "deniz gören bi yer olsun" dayatmalarımla, bir cafe-restorana oturduk, açık kısmında sadece yemek servisi vardı, kapalı kısmında da sigara içilmiyodu ki bana uymaz. Birer manasız sütlaç yemek suretiyle oradan da kalkıp Cankurtaran Örtmenevine gittik. Ne güzel yer, ne güzel ne güzel. Tepenizde dev bi ağaç, çınar diyelim, pek ağaç çeşidi bilmiyom ya o açıdan, masalar, kenarında bi sürü tekne olmayan açık bi deniz, denizde zıplaşan yunuslar. Bu pis suda nası yunus yaşıyo anlayamadım. Oradaki performansımız ise hayret vericiydi, 12 de oturduk, 16,30 da kalktık. Levrekler yedik, çaylar içtik, gaza gelip Anadolu liseleri örtmen alımı için ders çalışıp soru bile çözdük. Yan masalardaki teyzeler amcalar da bizden halliceydi, oturan kalkmıyo yani. Boncuk işi getirmişler, yemeklerini yediler, denize nazır bi ton boncuk işlediler. Ordan kalktık, bu sefer Soğukçeşme Sokağından geri döndük. Gezi hususunda Pass'ı tek geçerim, tur rehberi gibi, hatta ve hatta beni Topkapı Sarayına bile götürme sözü aldım, valla bak. Sonra Tahtakalenin ara sokakları. Minik kızıma boyamak üzere yukarda görülen çöp kutusu, kalemlik ve aynayı aldım. O yuvarlak şey bebek pembesine boyanacak, ortasına ayna kestirilip yapıştırılacak, pembe otriş de aynanın çerçevesine yapışacak, kokoş kızıma kokoş bi ayna olacak. Diğer ekipmanlar da pembe, turkuaz, sarı çizgili boyanacak, sonra da işin en illet kısmı gerçekleşecek, vernikleme. Zehirlenmeden yapmanın bir yolunu bulmalı, geçen verniklemede kendimden geçmiştim.
Hava süper bugün, kapalııı, serinnn. Eğtim Psikolojisini artık bitirip, Tarihe geçmem gerek, yetişmiycek konular. Piaget, Wundt, Erikson, uyarıcı genellemesi, sabit oran aralıklı pekiştireç felan derken içim dışım formasyon oldu. Şunca emeğe kazansak bari de boşa gitmese, demi Pass?
Gelecek gezimiz yine aynı mekana, ellerimizde test kitaplarımızla olacak. Bu heyecanlı gezinin izlenimlerini mi okumak istiyorsunuz? Gene bekleriz efendim.
Bu hafta

2 Yorumcuk:

At 8/08/2006 9:56 ÖÖ, Blogger passive Şu ahkamı kesti...

gezi gözlem koluyla kültür edebiyat kolu dayanışması..
şu eğitimcilik süper bi olay yahu..
ama bilion mu eğitimciler de tuvalete gidiyomuş ilginç değil mi
evde bisküvi kalmamış ben bi koşu markete gidem

 
At 8/08/2006 10:15 ÖS, Blogger ilber Şu ahkamı kesti...

aya irinide şehir tiyatrolarının bi organizesi olacak,ecnebiler olacak sanırım.bu aralar başlamalı.
bir de ilk bayırdan inince sağda arkeoloji müzesinde adamlar heykelleri neyin renklendirmişler-o hep beyaz olduğunu sandığım şeyleri.
gidemesek de gidebilenlere öneri babından olsun.19:00

 

Yorum Gönder

<< Anasayfa