Çarşamba, Mayıs 30, 2007

NELER OLUYOR BANA!

Efenim hani şöyle anlatıcak bi ponçik bile anım, bi zıbık bile komikliğim, bi tonpir bile maceram yok. Allah sizi inandırsın elin çocuklarına dadılık etmekten ayacıklarım davullar gibi şişerek eve geliyor, geldiğimde de ceset misali devriliyor, 9 dedi miydi de horlayarak bulunduğum zamanı ve mekanı tanımaksızın uykuya geçiyorum. Mesela dün dergi bakmak için halının üzerine uzandıydım efendim, ne uzanmak oldu annatamam, bi milisaniye içinde hortlamışım. Yok bütün örtmen camiası böyle diil, normal uyuyan insanlar da var, ama ben söz konusu olunca, hem uykuyu seven hem de ayakta dur dur beli bıkını kırılan bi insan yani, kaçınılmaz oluyo. Yani benle kanka olan yaşadı öyle eğlence doluyum yani.
Geçen gün dedim ki, yattığım yerde bir kara okul sabahına daha uyanmaya çalışırken, "Lan bugün de sevk alıp kaçiim, evde yatıp DVD izliyim", tam bu noktada uyuyorum muhtemelen ki, çalışkan ve cevval pek bi sevdiim kızlarımdan biri yatak odama girip başıma dikilip "Hocam derse gelmiyonuz muğğ?" diyor, kıymetli kocam kişisi de beni test etcek ya, bak izansızlığa bak, çocuğa diyo ki, Ceylan adı da, "Niye soruyon Gökçen hocan derse gelmiyo mu ki sık sık?" Böyle kocam olsun yüz milyon borcum olsun demi? Ne hal ise de bu vahim olay şunu gösteriyo, vicdan denen susmaz nesne olmasa her gün sevk alıcam, rapor alıcam, bitmez tatillere çıkıcam ama ne fayda, yattığı yerde dürtüyo işte böyle adamı. Tahmin edileceği üzere de hala okula gidiyorum :(
Bi iki örtmen tahlili daha yapıp, bu tahlillerin bi yazı dizisi haline geleceğininin müjdesini de verip hemen koltuğuma geri döneyim, kocamın gelme saati yaklaştıkça mutfak mesaim başlayacak zira.

1-FİZİKÇİLER: Bunların iki ana çeşidi olur, bir kısmı sapık, sıyırmış insanlardır, zor bölüm ya okurken cıvıtırlar, mezun olduklarında da başka bi nane olamadıklarından hemen devlete kapağı atıp ölene kadar millete azap sebebi olurlar. Diğer kısmı ÖSYM kaynaklı mağdurlardır, zeki insanlardırlar, öylesine okuyup mezun olmuşlardır ama aslen ruhları fizikçi değildir ki bu da sıyırmayıp normal insan kalmış hallerinden de anlaşılabilir. İyisi zor denk düşer bulunca çok sevmek hemen samimi olmak gerekir. Bakınız H.T.
2-MESLEK DERSİ ÖRTMENLERİ: Sloganları "Haftada 40 saat derse giriyoz aman ne de yoruluyoz" dur ama aslında bu işin altında yatan şudur; 30 kişilik bi sınıfa 3 örtmen atelyeye girer, bi kişi çocuklara "şunu yapın" buyurup kaçar, uzun aralıklarla şeeyle bi sınıfa göz atar, 10 saatlik bi atelye dersini bu şekilde tamamlar. Sıkı atelye çalışması yapıp hakkaten de çocuklara bişey öörettikleri senede ya bir ya da ikidir. Bi kişi atelyede bu işi yaparken kalanlar da çay çorba içer, gaste okur, sudoku doldurur, böyle entellektüel faaliyetlerde bulunurlar. Ama çok ama çok yorulan perişan olan bi güruhtur. Her ne hikmetse seviyesiz öörenci milleti de en çok bunları sever, siz saçını yolarsınız ömrü billah kin tutar, bunlar sopayla döver, "haketmişizdir" derler, hocanın dibinden ayrılmazlar, inanılır gibi diil. Dünya da ücret alırlar. Teorik derse girip biz gibi ders anlatmak zorunda kalırlarsa da idareye, ortama okula şuna buna herşeye nefretle dolarlar. Kılım!
3-MATEMATİKÇİLER: Fizikçilerle yakından akrabadırlar, kötüsü felaket iyisi dayanılmazdır. İyisine örnek; G.S.T.=ben. Kötü de olsalar zeki insanlardır hepsi birden, aralarından pek sapık çıkmaz ama hafif sıyırmış çok çıkar. Kendilerine duyulan önyargıdan bıkmış oldukları için diğer branş örtmenlerine nazaran biraz daha asabidirler. Bayan olanları erkeklere nazaran daha iyi örtmen olurlar, daha sorumluluk sahibidirler.

Devam edicek....

Cuma, Mayıs 11, 2007

BLOKIR BULUŞMASI-BÜYÜK TARİH 7 TEMMUZ

Bi takım blokları gezer iken gezer iken biliniz bakalım ne gördüm? İnsan evlatları blok buluşması yapmışlar, çılgıncana eğlenmişler. Biz bikaç blokır hali hazırda buluşuk olduumuzdan pek bööle aktivitelere rağbet etmediydik ama yanılmışıs diyorum ben size! Şimdi kıymetli bloksu insanlar, diyorum ki elin buluşuku var da bizim mi yok? O ki bizler ve dahiii kıymettar blok camiamız bir araya gelmeye! Madem fikri kendim buldum kendim seçerim buluşma yerini de! Biz dükkanı kapatıp sınavları da bitirdiğimizde yaniğğğ, bissaniye takvime bakiyimmm, evvet, 7 Temmus Cumartesi günü benim evime pek de uzak olmaması ve kıymetli vicudumu yol tepme, eziyet çekme gibi gailelerle hırpalamaması ve dahi Temmuzda ortalık kaynar kazan ısısında olcağından kliması olması gibi etkenlerleeee Ihlamur Kasrında bi buluşma tertip ediyorum efendim. Klima ne alaka dicaktınız demi, Profilo dicektim de vazgeçtim ben ondan soona Ihlamur Kasrı dedim, klimayı silmeye üşenip de bunları yazdım. Hem gelip Yaseminlen ikimizin yemek yeme performansını canlı canlı görüp hayretlere de garkolabilirsiniz.
Kimse gelmezse naapcan diycek olan ukalalara cevabımı bi tokat gibi şaklatiim, kaavaltı edip gaste okiycam. Keyfiniz bilir yani.
Bi buluşma tertibettim ya şu ahir ömrümde içim rahat velev ki tek kişilik olmaya!

Pazar, Mayıs 06, 2007

SEVGİ YUMURCAĞI




Madem uzun zaman yazmadım böyle kelebekten hallice bi yazı döşeniim dedim. Bu arada gözümden kaçmış diil beni arayan, oraya buraya soran, blog blog gezip izimi takip eden hayranlarım, canlarım, beni sizler var ettiniz!
Şimdi sevgi dediin zıkkımın çeşitli biçimleri vardır, öyle sevgi deyince gözünü göğe getirip ağzının suyu akarak ufka bakan yumuşakça kadın kısmısından olmadıım için burada ve bu konuda okuyacaklarınız olayın anca sulandırılmış hali olabilir. Az önce bahsedilen Patrick kıvamlı arkadaşları ne yazdıı bi türlü anlaşılamayan karanlık kimlik Pass ın blokuna davet ediyorum efenim.
Hemmen incelemeye başlayalım;

1) KÖPEK GİBİ SEVMEK: Diyecaksınız ki bu nepçim bi ifade, yok hakkaten böyle bi sevgi çeşidi var ki ben de bizatihi bi abla olarak bu sevdaya yakalanmış bi insanım. Bu çeşit sefkide sevilen kişi ki biz ondan kısaca "O" diye bahsetcez, O sizi kovar, döver, söver, surat asar, tersler, küçük görür felan ama sen gene de ayran budalası gibi O'nun peşinde koşarsın, kurbanda "bi kere öpiim be" yalvarışları sıklıkla duyulur. Bu tip aşka bi ablalar yakalanır bi de mahallenin kıroları ki bahismevzuu kırolar anasına avradına yedi sülalesine bayramlık ağzını açıp gösteren O hakkında, "canım gönlü kaymasa böyle anama küfreder mi, belli ki istiyo, gelin-kaynana çekişmesi her aylede olur" diye düşünür, sümük misali sıvaşır da sıvaşırlar. Sümük kısmı ablalar için de aynen geçerlidir. Ablalıktan istifa müessesesi de olmadıından öyle sürünürler ömrü billah, bittabi kırolar da.
2)UZAKTAN SEVMEK: Burada seven kişi ekseriyetle cibiliyetsiz, şahsiyetsiz, gerizekalı bi insandır ki böyle kendi başına oturup "hobim sevmek" dercesine elin herifini veyahutta kızını sever. Peyami Safa bu durumu şöyle açıklar, "Platonik aşk bana aç bir adamın açlıkta ısrar edip önündeki hindi kızartmasına şiir yazması gibi geliyor. Ne yazıyosun, al hakkını ye, başkaları da yesinler." Bu sözleri yazan büyük vatanperver Peyami Bey'e bi alkış lütfen! Uzanktan sevmenin bi sebebi de reddedilmek korkusudur efendim, halbuki seni reddedecek olan kim, bööle düşünse gidip söyliycek ama, ah işte! NEyse bu tür üzerinde durmayı çok dooru bulmuyorum, önemsiz kişilerdir kendileri nihayetinde çünkü.
3) HIRPALAYARAK SEVMEK: Harbi insanlar bööle severler, örnek veriyom ben. Öyle bi insan moda dergisi okuyomuş gibi "Aaa ne güzel" diye diye sevilmez, yanına gidilir, iyice hırpalanır, kollarından tutulup sarsılır, göbeği yoğurulur, komik ayak parmakları çekiştirilir, gerekirse tokat atılır, illa ki çimdiklenir, bakılır ki sevilen kişi pehlivanca, sırtına çıkıp oturularak hareket kabiliyeti azaltılıp bu sayılanlar tekrarlanır. Tehlikesi bi iki kez bu şekilde sevilip yolunmuş tavuktan hallice bi şekle getirilen kişinin bir daha sevileceğini anlayınca topukları kıçını döverek kaçmasıdır. O yüzden O'nun üzerinde sıklıkla uygulanmamalıdır. En azından bir önceki sevme seansının etkilerini O'nun unutmasının beklenmesi dooru olur kanaatindeyim. Karılar-kocalar bu şekilde sevilirler, en azından sevilmelidirler.
4) YANA YANA SEVMEK: Bu sevme usulünü ekseriyetle anneler kullanır. Zati bunlar bi tarikatten hallicelerdir, sloganları da "Yaşamayan anlamaz"dır. Her ne kadar "Yaw tiskiniyom çocuk denen şeyden, hiç annelik hevesim olmadı ki şimdi olsun" diye dövün gene de gözlerini belertip, seslerini titreterek pek bilmiş edalarla, "Aaa öyle deme, kendi çocuun olunca anlarsın" diye sloganlarını atarlar. Bu esnada insanın yanında kesici-delici-vurucu bi cisim taşıyor olması ve böyle diyen ukala koca kafanın koca ağzının ortasına vurucu şeyle vurulup dişlerinin eline verilmesi veya beyninin delici şeyle delinip pekmezinin akıtılması veya dilinin kesici şeyle kesilip mutlak sessizliğin sağlanması gayet münasip olur, bi daa kimseyi bitmez bilmez annelik hikayeleriyle bayıltamazlar. Gayet fanatiktirler. Kesinlikle ve sık görüşülmemelidirler böylelikle çocuklarının ne renkte sıçtıından tutun da hangi hastalıkları tamı tamına hangi gün ve saatte geçirdiğine varana kadar anlattıkları bitmek bilmez hikayelerden de uzak kalabilirsiniz. Zaten hangi olgu ifrata varmış da zararlı olmamış ki demi?!
5) ŞÖYLE BÖYLE SEVMEK: Bu cins insanların kullandıı bi taktiktir, seviyo mu sevmiyo mu belli diildir, bi gün çok iyi davranır bi gün tersler, aklınca kafa karıştırıp bağımlılık yaratcaktır ama nanay. Bu durumda aynen şahsın kendisi gibi davranmak gayet iyi sonuçlar verir, bi süre soona kuzu kuzu yanınıza gelip "Bişıy sorceam, aramısda bi poroplem yok dimığ?" dediklerine tanık olup Pembe Panter gibi gülerek ortamı terk edebilirsiniz.

Şindi uykum geldi gitcam ben, iki yeni yorumcu hoşgeldiniz bu arada, naaber?