Çarşamba, Haziran 27, 2007

ANBİLİVIBIL

Hala okul var be inanılır gibi diyil, kuscam artık öörenci görmekten sınav yapmaktan, nedir bu kabus gibi, her gün yeni öörenci çıkıyo sağdan soldan, istemiyom yeter yeter.

Pazartesi, Haziran 18, 2007

UYKU



Efendim nası uyursunuz, yan, düz, sırtüstü, gıvrım gıvrım felan bilemiycem hiç de ilgilenmiyorum ayrıca, banane ki. Bi tek kendimle ilgileniyorum uzun zamandır.
Ben, efendim, uyku halini şööle yaşarım, saat 9 dan itibaren koltukta uyuklamaya başlarım, öğlen 12 de veya sabah 6 da kalkmış olayım hiç mi hiç farketmez, bünyem her daim 9 dan sonrasını yatakta geçirmek ister. Bu arada, arada bir uyanıp karşı koltukta bir battaniye misali serilip TV izleyen kocaya göz atar, bi iki saçma söz söylerim, ki "bak aslında uyumuyom filmi pür dikkat takip ediyom" havası yaratiim. Böylelikle "sen gene mi uyuyoğğnnn" misali çığlıkları da birazcık da olsa bertaraf etmiş olurum. Saat 22.30 dediğinde ise beni gayrı koca korkusu bile ayık tutamaz efendim, tamamen uykunun yumuşak kollarına teslim olurum. Bu noktada yatak odasını buluşum yine ve sadece kocanın sabrına bağlıdır. Heycanla filmi veya diziyi seyreden bi koca karşısında topaç gibi dönerek son gayretiyle uyuyan insana ne kadar tahammül edebilirse ben de o kadar koltukta sabit kalırım. Sonra ömrümün varı gene hönkürüp beni yatağa yollar ki bu iş için önce banyoyu bulup lenslerimi çıkarmam gerekir. Üzerinize afityet lensle uyuyunca pek fena oluyo, gözünüze yapışıyo ertesi gün önce damla damlatıp gözden ayrılmalarını beklemek sonra çıkarmak gerekiyo. Gözünüzü cücürklediğinize göre uyku da kaçar diye düşünürsünüz demi, heyhat, asla kaçmaz, yatağa gidip yastığa kafamı da koydum muydu anında "off" konuma geçerim, böyle ciyuvvv diye sönerim kapanırım resmen elektronik bi cihazmışcazsına. Daha yatalı bi dakka oldu uyumamıştır henüz diye bişe sormaya gelirseniz beni uyandırmış olursunuz ve ödülünüz de bi haykırtı, bi bağırtı ve bi sn içinde de bi horultu olur. Sorunuza cevap alamadığınız da cabası. Bi kere ünide sabahlayıp sınava çalışmıştım, bak cürete bak, kendi haddimi aşmışım ama gençlik, hata yapılmıycak da ne zaman yapılcak demi, neyse kantinde çay kahve içerek sınav saatini bekliyom, karşımda da Buraktı adı bi çocuklan konuşuyom, bi alt sınfımdan, soona ben buna izomorf uzay mı ne zıkkımsa bişi anlatıyodum, çenemi de elime dayamıştım, sen lafının ortasında uyu orda, aaa, noluyo be dicem kendim dahi anlamadım neye uuradıımı. Bi kıkırtıylan götürdüler sınava beni, bi daa da sabahlamadım efendim, normal insan gibi uyudum kalacaksam da gözüm açık kaldım o derslerden. Sanki bi bok oluyo sabahlayıp çalışınca o zaman ööle sanıyoduk işte.
Kocam da uyumama yoluna baş koymuş bi insandır kendisi, uyuyan insandan tiskinir, ama şööle de bi handikapı vardır, gece yatmak sabah da kalkmak bilmez. Kendisini sabah kaldırmak hususunda olimpiyat oyunları düzenlense yeridir. Ben ööle mi bak tatil olsun, Pazar olsun hiç tanımam en geç 7 de zıplarım ayağa. Sabah erken kalkması da iyi oluyo be.
Şimdi de beyimi işe gönderdim, ütü yapcam. Evet.

Cumartesi, Haziran 09, 2007

FELSEFİK YAKLAŞIMLAR



Geçen gün kendini alemlere indirilmiş en güzel kız zanneden PAss ile konuşuyoduk derin mevzular üzerine, ben diyim felsefe siz diyin metafizik ööle şeyler işte. Bu yazı o noktadan hareketle hazırlanmıştır.


Efenim, kimi insan kafasal özgürlüğü çantasını alıp gezegen bi hayat yaşamakta bulur, kimi her aynı mahallede oturmakta, bi kısım akılca eksik düdük makarnası erkek cinsiyeti bolca kadınla yatmakta, bi kısım düdük makarnası kadın cinsiyeti zengin koca avında, kimisi felsefede, kimisi psikolojide kimi edebiyatta zart zurt...


Ben efendim, mesleği ruhuna işlemiş bi insan olarak, sayılarda buluyom özgürlüğü (no no no, ben örtmenlik okumadım, diplomamda örtmen diil "matematikçi" yazıyo, mesleğim bu benim evet). Ünideyken Topoloji diye bi ders alırdık, bilen bilir, illet bişidir, Topolojiyi verince okul biter. Üstelik bu böyle bi kere alınıp da sonra kurtulununan derslerden de diildir, Genel Topoloji 1-2, Topoloji, Reel Analiz felan diye devam edip gider. Genelin aksine az kılçık bi insan olduumdan milletin tavan yapıp geçtii derslerde yıllar yılı kalmış ve fekat bakınız ki bu süründüren derslerden güle oynaya hemi de AA ile felan geçmiş idim. Topoloji nedir diyecek olursanız efendim, Matematiğin ve genelleştirilecek olursa hayatın temelidir, öyle fasa fiso soyut matematik yok analiz 3 e filan benzemez, hazmetmesi zordur. Ama bi kere mantığını kavradıktan sonra insanın gözünde herşey olası hale gelir. Tüm ispatları burada yaparsınız, n boyutlu uzaylarda. Düşün n boyutlu uzayda ispat yapmış adamsın daha ne yapamıycan ki hayatta... Efenim zaten bu felsefe zıkkım gibi şeyler bana biraz osurup ipe dizmek gibi gelir hep, boş adamlar bi gün bi yerde toplaşmışlar, her biri bişi atmış ötekiler de onu marifet sanmış diye düşünürüm. Oysa matematik öyle midir, her biriniz yürüyen birer fonksiyon olarak bu gerçeği nerenizle yadsıyacaksınız ki? Böyle bir teori de vardır, insan üç boyutlu bi yaratık olduuna göre üçüncü dereceden bi denklemle ifade edilebilir elbette, bu denklem çözülürse insanlığın şifresi de çözülür diye. Tabi biraz ütopik bi mevzuu bu, uyduruk bi dönel yüzeyi bile iki satır denklemle gösteren bizler, insanın denklemini nası yazar nası çözeriz bilinmez, zaten İlahi'nin de buna izin vereceğini düşünmüyorum. Netçede, çözemiyo olmamız bizim halihazırda bi denklem olduğumuz gerçeğini değiştirmiyo. Bu anlamda matematiği hala sevmeyen koca kafalara da hayretle bakıyorum, bu kendini inkardır, daha nee...


Az yeyip de bi yüksek lisans yapsam, ordan da zıp üniye bu sevdiim Topolojiyi anlatsam ne hoş olurdu. Keşke ben de tembel bi insan olmasaydım.