Salı, Temmuz 31, 2007

ÖYLE Mİ YANİ ŞİMDİ?



Efendim, bi gün daha bilg başı bekleme çilesi çekmek istemiyorum. O yüzden şu yukarıda görmüş olduğunuz kıymetli ayacıklarıma yüklenip gezmeye gidiyom ben bugün. Bi de başka bişilerden bahsediyim de yüzüm gözüm açılsın demi.
Geçen hafta itibariyle Eskişehir'e gittim ben, kardeş kuşumun yanına. Evet evet ailem iki nesil kız evladını Eskişehir'de okuttu, birine ıkına sıkına da olsa okulu bitittirtti, diğerini 3. sınıfa geçirdi, birini matematikçi etti, birini mühendis. Ablam da mühendis benim, bizden sözelci adam çıkmıyo kardeşim. Armudun dibine düşmesi olayı. "Anılağğrr anılağğrr" diye diye gezdim gene, ayacıklardaki terlikler de Eskişehir alımı, hem kardeş kuşuna hem bana. Lale diye sınıf arkideşim var üniden, biz onunla uzatanlar kulübündendik, öyle baygınlık öyle fenalık geçirmiştik ki okuldan ve öyle bizim hatamızdı ki bu durum, hep okulu bitiremiyeceğimiz, dersimizin kaldığı diplomayı vermeyecekleri yönünde rüyalar görürdü bu arkadaşım Lale. Bu Lale çekirdek Ayşe'nin annesi Lale, düşün yani okulun altından ne sular akmış, geçen gün gittiğmde gene aynı konulu bi kabus gördüünü, hatta kabuslarının alayını sırf bu konunun oluşturduunu söyledi. Benim ruhum bunca örselenmiş diil okuldan ama benim mirasım da ülser işte. Allahtan kardeş kuşu ben gibi hayta çıkmadı, çıtır pıtır okuyo. Bu arada ben 93 girişliyim üniye, hesabınız var mı, 14 yıl olmuş üniye başlayalı, dün gibi yaa, sanki bi sene önce bitmiş gibi, nedir bu yanılsama anlamıyorum, halbuğisem 32 yaşında bi insan evladıyım, banane gayrı üniden ama Eskişehir'e gidince de insanın aklına böyle düşünceler üşüşüyo işte kardeşim. Yüksek yapmamamın tek sebebi de budur yani.

Hayri Pıtır kitabını İngilizceden okumak istiyom, biliyom zorlancam ama hem bana fayda sağlasın hem de çeviriyle arasındaki daha doorusu aramdaki farkları göriim istiyom, Sevin Okyay da Kutlukhan Kutlu da şahane iş çıkarıyolar, çevirmen budur yani. Bu arada anne oğulmuş ikisi yeni öğrendim ben. Çevirmenlik ne süper iş demi? Ben kitap okumayı çok ama çok severim bi de hızlı okurum, 1000 sayfalık bi kitabı yerimden kalkmadan tek günde deviririm. Madem okuyon bi de çevir demi, süper olur, bi de para al üzerine üstelik, üstelik evde çalış. Bu home office işler beni çok sarıyo niyeyse, kalabalıktan bıktığımdan muhtemelen, hakkaten bazen elin çocuklarıyla uğraşmak canıma yetiyo, sadece Matematik öğretmeni olmak istiyom çoğunlukla, bi de eğitmen, bi de terbiye vericisi, bi de küfrettirmeyici, bi de kıyafet düzeltgeç, bi de otorite sağlaygaç, bi de doğru yol tabelası, bi de gençlik bunalımlarını anlayışla karşılayıcı vesair olmak yoruyo insanı. Neyse, Harry Potter serisine aşığım efendim ben, Sirius'a ağlamışlığım bile vardır. Koca direk gibi Dumbledore bile gitti gerçi, yalan dünya, ah!


Şu benim evimin yukardan gelirkenki görünüşü, sıkışık be, manzara karşı apartmanlar, en feciisi karşı apartmanda öörencim oturuyo, Allahtan pek karşılaşmıyoz, ama bikaç ağaç var, ondan seviyom ben sokağımı, ilk İstanbul'a atandığımda sahibinden.com dan bulmuş ve kiralamıştım bu evi. Aşaadaki resim de benim evden itibaren aşağısı. O da güzel. Klimasız hayattan tiskindiimi söylemiş miydim?

Assos, Ayvalık felan tatili yapıcaz bu sene, geçen sene Akdeniz'i gezmiştik ama kıymettar kocamın bir o kadar kıymetli ayak ve bacacıkları araba kullanmaktan helak olmuştu, bu sefer onca açılmayalım dedik. Bakalım tabii, son anda tuhaf değişiklikler de yapıleybıl.

Lens almam lazım gene bitti lenslerim, gözlerimi çok seviyom, dünya para harcadım yatırım yaptım onlara, bakımları, lensleri, ameliyatı, solüsyonu, boyası zıkkımı derken bi ev parası etmiştir heralde. Canım gözüm. İkisi birden.

Gidelim Gaffur.

Pazartesi, Temmuz 30, 2007

BEKLE!



Bu sene bekle bekle ömrüm çürüdü, sene başında atama iste onu bekle, olmasın, sonra öteki atamayı bekle, okullar açılmasın, sonra AÖL sınavını bekle, gelsin, gir, hayatında ilk defa kaydırma yap 25 sorun boşa gitsin ama gene de kazan, mülakatı bekle, gelsin, git bu sefer Ankara'da bekle kavruk sıcakta, gir, çık sonuçları bekle, kazan, kazandığına sevin, atamaları bekle, açılsın, iste, bekle sonuçlar açıklansın.
Büyük gün bugün, fenalaşmak üzereyim, ne derece sıkıldığımı anlatmaya olanak yok, bi de klima bozuk evdeki sıcak hava da katkıda bulunuyo sıkıntıma bol bol. Pis ev, temizliyecek derman da yok, bütün günü bilg başında geçircez annaşıldı.
Akşama dooru bi hamiş yazmayı umut ediyorum, inşallah. Non-stop sıkılmaya devam şimdi.

HAMİŞ 1: Klimacı dayı şimdi gitti, kompresör, kapasitör alayı cörtlemiş, te Cumaya gelcekler de dış üniteyi götürcekler de yeni parçalar takıp getiricekler de... Klima takılana kadar bunalımdayım,espri neyim yapmayın. Zıcak günner beni bekler :(

HAMİŞ 2: Bir işi bi kerede yapamayan beceriksiz sefillerin de tipine sıçiim.

Çarşamba, Temmuz 25, 2007

FİKİR TEATİSİ

Seçimlerden bir tahmin ettiğim bir de etmediğim sonuç çıktı. CHP nin bunca yerlerde sürüneceğini tahmin etmemiştim ben, %30 u kesin bulur, üzerine Allah kerim diyordum. Devrildi. Bunun için de Deniz Baykal'a teşekkür borçluyuz galiba.
Milliyetçi sağ görüş bana göre en doğru ideoloji. Yalnız biliyorum ki bir şey ancak zıddıyla var olur. Sol görüşün olmadığı, herkesin birbirine benzer hale geldiği bir düzeni istemiyorum. Sosyal demokrasi önemli ve gerekli bir kavramdır ve altı da çok doludur hakikaten. CHP ye bakıp da "sosyal demokrasinin savunucusu bunlarsa kavramın kendisi nedir ki" diye düşünmenin anlamı yok. Komünizmin sadece bir ütopya olduğunu artık en kızıl partizanlar bile biliyor, zamanının ateşli Marksisti Doğu Perinçeğin bile sosyal demokrasiye kaymasının nedeni bu. İş ki Kürt-Alevi militanlığı, sosyal demokratlık değil de anarşistlik yapmasınlar.
Muhalefet de devlet idaresinde iktidardan daha önemli bir konum. Eğer iyi bir muhalefet partisi iseniz ve iyi çalışırsanız, hem kendinizi diğer seçimlerden iktidar partisi olarak çıkarırsınız, hem de ülkeyi bir adım ileri götürmeye katkıda bulunursunuz. Pazarcı kavgası yapmak, belden aşağı vurmak yerine, belgeleriyle ve bilgileriyle, bunları kendi partinizi övme vesilesi olarak kullanmadan, sağlıklı muhalefet yapabilmek, ülke idaresi denen kavrama farklı bir bakış açısı getirmenizi sağlar.
CHP bu sayılanlardan hiçbirini yapamadı, ama hiçbirini, şaşırtacak şekilde kötü bir 5 yıllık muhalefet dönemi geçirdi ki bu da insana "acaba kasıtla mı böyle yaptılar" dedirtiyor. İnsan bindiği dalı bunca gayretle kesmez çünkü. Seçim sonuçlarından memnunum, "ahanda kötü günler geliyor, vay özgürlüğe ne oldu, aman karanlık adamlar, ılımlı İslam devleti" diye telaş panik yapanları da bir parça komik buluyorum. AKP nin bir öndeki dönemdeki bakan seçimlerini ziyadesiyle hatalı buluyorum ve bu dönemde bunu düzeltebileceğini umuyorum, iktidar sarhoşluğuna kapılmayacaklarını umut ederek.
Ama böyle de olmadı işte neticede, sol görüş devrildi gitti, ülkenin en eski partisi karikatürlere konu olacak hale geldi, işte bundan da memnun değilim. Ama bir de güzel tarafı var, yine muhalefetteler yani yine en güzel konumda onlar bulunuyor. Deniz Baykal mı yapacak başka biri mi yapacak bilmem ama bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmelerini umut ediyorum.
Renkli bir Türkiye umuduyla, dövüşmeden...

Çarşamba, Temmuz 11, 2007

TRANSFORMERS




Efenim herhalde annamışsınızdır benim kendimi kaldırıp da bu filme gittiğimi. Günlerdir süren "transfoğrmığğrrsss" şeklindeki inlemelerime dayanamayan yakışıklı kocam en sonunda beni sinemaya götürdü. Götürmesine de neden paraları ben verdim onu da annamış diilim yani...


Yeni bi aşk doğdu o 1. nolu Profilo salonunda sööliyim hemen. Cinslerarası hemi de. Ben bi kamyona aşık oldum. Kamyon-kız aşkı. Sanıyorum çocuumuzun adını da Susurluk koyarız, ehhihi. Şimdi böyle söyleyince de her lafıyla bi mesaj vermeye çalışan, varolan her şeyi eleştirip hiç bi alternatif getiremeyen solcu bozuntularına benzedim. CHP, yenilceksinnnnn!!


Bu bi kamyon, daha doorusu kapanınca kamyon oluyo, açıkken böyle adamsı bişiy. Ama bi yüreği var bööle mangal gibi, kendini feda etcek oluyo insanlık için Allah sizi inandırsın. Düşünelim ki şu tarihte insanlar bile kendilerini insanlık için feda etmiyolar, nerde kaldı ki kamyon. Bi aile babası yapısı var böyle, elemanlarını yani diğer otobotları koruyo kolluyo, öyle siz çarpışın ben de uzaktan komut veriim tarzı bi oluşum diil, kendi en başta atılıyo kavgaya. Hemen evlenilcek bi varlık kendisi kısaca. Boy boy da çocuğun olur, beyin işe gider gelir, arabayı değiştirir yazlık alırsınız, vade dolunca da iç huzuruyla yallah. Bööle dalga geçermiş gibi annatıyosam da ööle diil kesinlikle söyliyim, kutsal aile kavramı önemlidir, kesinlikle şu yukarda yazdıklarımın destekçisiyim,asla da sıkıcı bulmuyorum, olması gereken budur kalanı yanlıştır. Öyle "Ay ben özgür bi ilişki isterim, sevgililik daha süper, serseri ruhlu maceracı sevgili isterim" diyen ebleh kızlardan da diilim Allaha şükür. Bunnar niye ööle derler biliyomusunuz? Heh transformers anlatımına bi ara verip bi toplum hizmeti yapiim açıklıyım bu gerçeği de, ööle derler, çünkü, terkedildiklerinde daha da açıkçası döt gibi ortada bırakıldıklarında "ama o özgür bi ruhtu, bennen alakalı diil" diyebilmek için. Diil aslen ööle, gerizekalısın, beş para etmez herife razı oluyosun sonra da terkediliyosun aslında, ama kabul etme sen bunu, aman toz kondurma kendi "bireysel" kıymetine.


Neyse efenim, bu aşık olduum transformer delikanlı, daha doorusu ağır abi, feda etcek metcek oldu ama filmin sonunda ölmesine gerek kalmadı. Yalnız bi noktayı çok da özümseyemedim. 5-6 kişi idi bunlar, bi tanesi öldü savaşta, makine ne kadar ölürse o kadar yani, bozuldu diyelim, demiyleim yada, böyle diyince de bozulup kalkıp gitmiş gibi oluyo, ay öldü tamam öldü, bu abi ölen arkideşinden kalan parçaları koltuuna kıstırdı, bi "eyvallah" konuşması yaptı, bastı gitti. Kamyon olan kamyon bi ağlamaz mı ya, "aaarrggghhh Cemil abiiiii nerelere gittinnnn, daaa nehir boyunca kuzu tandır yapıp rakıları iççektiğğkkk" demez mi? Belki öteki otobotun adı Cemil abi olmadıındandır kimbilir ama garipsedim ben. Ama tabi kendisi iri yarı kelli felli bi kimlik olduundan öyle selle sümük ağlayıp da karizmayı çizdirmek istememiştir. Gene de ilginç geldi işte.


Sinemada da 5-6 kişiydik zati, bi rahat oldu ki, ayakkabılarımı çıkarıp ayacıklarımı öne uzattım. Sinemalara hiç kimse gelmese de hep böyle 5-6 kişi olsak da habire sinemaya gitsem ne güzel olcak. O kalabalık beni boğuyo öbür türlü. Kalabalık her yer beni boğuyo zati, konsere felan gidememem hep bu yüzden. Ve örtmenlik yapıyom ne acı demi, 1800 kişiyle bir arada. Naapcan kardeşim ekmek parası.


Bi de aşçı fare filmi var onu bekliyorum, Ratatouille, Pixar on numara bi şirket, hakkaten de adamlar ne yapsa iyi yapıyo.




Şu fareciğe baksana ablası, dünya pıtırı, insan bunun totosunu motosunu ısırmaz mı? Bu arada Ratatouille de Fransızların yaptığı közlenmiş sebzelerden oluşan bi nevi sebze güveci. Öyle salyangoz zıkkım gibi ilginç ve iğrenç bişi diil, ama Fransız milleti işte, Allahın sebze güvecini bile süslü bi isimle dünyaya kakalıyolar.
Allah iş arayanlara yardım etsin, çok zor ve insanın kendine güvenini sıfırlayan bi süreç bilirim.
Baytronik!